Başlangıç > çek mağdurları, genel > Hilmi BABACAN

Hilmi BABACAN

Hilmi BABACAN, 75 yaşında ve 48 yıllık tüccar

piyasada, pazarlık yapmaz, para kestirmez ilkeleriyle tanınan bir isim.

Devlet Bakanı Ali Babacan‘ın babası Hilmi Babacan  üç nesildir ticaretle uğraşan bir ailenin oğlu.

Babası Ali Babacan, 1927 yılında köyler arasında dolaşıp çeşitli tuhafiye malları satarak çerçilik yaparak ticarete başlamış, 13 yıl Şereflikoçhisar ve civar köylerinde çerçilik yapmış.

1941 yılında Şereflikoçhisar‘da dükkan açan dede Ali Babacan, 4 yaşından başlayarak oğlu Hilmi’yi de yanında taşımış ancak lise çağına geldiğinde, oğlu Hilmi Babacan’ı okutabilmek için Ankara’ya göç etmiş. Bu dönemde üniversiteyi de bitiren Hilmi Babacan, babasıyla çalışmaya hiç ara vermemiş. 1967 yılında dükkanı bir arka sokağa taşımış, dükkana taşındıktan birkaç gün sonra Ali Babacan dünyaya gelmiş.

Hilmi Babacan, Türkiye’deki ilk çok katlı mağazayı açan isim, 46 binin üzerinde çeşit üzerinde çalışmaktadırlar.

Ali Babacan A.Ş de  şu anda kullanılan sistemin de başka örneği yok.

Bugün Devlet Bakanı olan Ali Babacan‘ın, babasıyla çalışırken kurduğu sisteme göre müşteri malı ayırıyor ve koli yapılmak için istifleniyor görevliler malı koliye yerleştirmeden önce seyyar cihazla barkot okutuyorlar, veriler bir telsiz sistemle bilgisayar terminaline ulaşıyor ve ekranda fatura bilgileri sıralanmaya başlıyor, muhasebede de öngörülen vadelerde çek alınıyor.

Hilmi Babacan, yıllarca birlikte çalıştığı oğlu Ali Babacan hakkında "Son derece dürüst ve saygılıdır, bu firmada büyüdü, terbiyemizi aldı, ona yanlış iş yaptıramazsınız, bu birikimle ülke ekonomisini de çok iyi yönetir” ifadesinde bulunuyor.

ALI BABACAN TEKSTIL SANAYI VE TICARET A.Ş

http://cek-magdurlari.blogspot.com/2009/09/hilmi-babacan.html

 

 

  1. 16/09/2009, 15:32

    şahsen tanığım kendileri de binlerce çek imzalanıyorlar.
    anlaştıkları vadeyi birgün bile geçirmezler satarkende aynen bir günün hesabını yaparlar müşteri çekini birgün sonrasına yazamayacağı gibi birgün öncesine de yazılsa bilgisayar sistemine giriş yapılamaz. gerçekten mükemmel bir sistemleri var ,müşteri herkese aynı muamele olduğundan çok rahat eder.
    bence hilmi babacan konumuza sahip çıkar, çıkmalı
    kendisi gerçekten çok titizdir. torununa aldığı bir tulumu bile fatura ettirir esnafı sever, esnafı yaşaması çalışması demek onunda çalışması demektir.
    hilme babacan a ulaşamazsanız firma emektarı “satılmış bey” dir ona ulaşın derdimizi anlatalım hilmi babacan a mutlaka iletecektir. çek mağdurlarının önündeki engel ali babacandır fikrini çürütmek isteyecelerdir.
    bende şu anda telefonları yok ama internetten ulaşılabilir ayrıca pazar günleri de açıktır

    07 Eylül 2009 Pazartesi 19:06
    Adsız dedi ki… 2 nihayetinde onlarında para kazanma şekli çek tahsilatı biçimindedir.. çek cezalarının kalkmaması hususunda önde gelen isimlerden olduklarına ve olacaklarına inanıyorum..serdar.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 19:56
    Adsız dedi ki… 3 Kendisi AKP hükümetinin kurulduğu günden bu yana ekonominin başında; ama aradan geçen iki buçuk yıla rağmen, şirketlerinde hissedarlığını sürdürdüğünü öğrenmek bizim için sürpriz oldu.

    Başbakan Erdoğan’ın bile şirketlerdeki hisselerini sattığı bir dönemde, ekonominin başındaki bir bakanın bu davranışı daha önce yapması beklenirdi.

    ‘Belki de en uygun tarih bugündür’ anlayışıyla, Babacanlar’ın şirketlerindeki tabloyu ortaya koyalım.

    Babacanlar’ın, Manterol Teks. Ltd. Şti, Babacan Met. San. Tic. Ltd. Şti, Babacan Teks. Çey. San. Ltd. Şti (tasfiye halinde), Babacan Teks. Tuh. Çey. San. A.Ş. (bu da tasfiye halinde), Ali Babacan Teks. San. A.Ş. adlarında 5 şirketi bulunuyor.

    Babacan Met. San. Tic. Ltd’nin kuruluşunda, Ali Babacan, İrfan Babacan ile yüzde 50 oranında ve 25’er YTL ile hissedar.

    Ali Babacan, bu şirketin 7 Ekim 2004 günü genel kurulunda yapılan sermaye artırımı ardından, hissedarlıktan çıkıyor; şirketin yeni hissedarları İrfan Babacan, Ekrem Babacan ve Adnan Babacan oluyor.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:46
    Adsız dedi ki… 4 Tasfiye halindeki iki şirketin birincisinde iki hissedar var:

    Babası Hilmi Babacan’ın payı 275 YTL, oğul Babacan’ın ise 225 YTL.

    İkincisinde ise baba ve oğlun yanında sembolik oranlarda ailenin diğer üyeleri var; ama babanın payı 510 YTL, Ali Babacan’ın ise 450 YTL.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:46
    Adsız dedi ki… 5 ASIL TAŞIYICI FİRMA

    Manterol’de ise İspanyol Manterol S.A. ile Ali Babacan Teks. San. A.Ş. 14 bin 275’er YTL ile eşit hissedarlar.

    Bu şirketin ortağı Ali Babacan Teks. San. A.Ş., ailenin en yüksek cirolu, ana taşıyıcı firması. 19 Aralık 1993 günü kurulan şirketin 1 milyar TL sermayesi; Güner Babacan(520 milyon lira), Ali Babacan (450 milyon lira) ve 10’ar milyon lira ile Betül Babacan, Tuba Babacan ve Gülşen Pehlivanoğlu arasında paylaşılıyor.

    Şirket, 2 Aralık 2004 günü sermayesini 50 milyar liraya çıkarma yoluna gidiyor ve hissedar yapısında önemli değişiklikler yaşanıyor.

    Baba Hilmi Babacan, 25.5 milyar lira ile Güner Babacan’ın yerine birinci hissedar olurken, Ali Babacan payını 22.5 milyar liraya çıkararak ikinciliğini sürdürüyor.

    Güner, Tuba, Betül ve Merve Babacanlar ise 500’er milyon TL’de kalıyor.

    Sermaye artırımı toplantısına Ali Babacan’ın katılmayıp, vekaletini Hulusi Tümer’e verdiğini belirtmeli.

    Ancak, hem ekonominin başındaki bir isim hem de başmüzakereci olarak Babacan için artık vekalet vermek de yeterli sayılamaz.

    Babacan’ın bu konuda acilen karar alması gerektiği ortada.

    Aksi takdirde yarın, bu şirketlerle ilgili beklenmedik bir tartışma doğarsa Babacan, ciddi bir inandırıcılık sorunu yaşayabilir.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:47
    Adsız dedi ki… 6 İlkokula Başlamadan Babası Hilmi Babacan’ın Çıkrıkçılar Yokuşu’nda Bulunan Dükkanında Çalışmaya Başlayan Devlet Bakanı Ali Babacan, Oğlu Kerem’in de Küçük Yaşta Ticarete Atılmasına Destek Verdi.

    İlkokula başlamadan babası Hilmi Babacan’ın Çıkrıkçılar Yokuşu’nda bulunan dükkanında çalışmaya başlayan Devlet Bakanı Ali Babacan, oğlu Kerem’in de küçük yaşta ticarete atılmasına destek verdi.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:48
    Adsız dedi ki… 7 Kanal A Televizyonu’nda gazeteci Ömer Şahin’in hazırlayıp sunduğu “Görüş Farkı” programına konuk olan Devlet Bakanı Ali Babacan, özel hayatına ilişkin soruları cevaplandırdı. Kabinenin en genç ismi olan Bakan Babacan, siyasete girmeden önce dünyanın birçok ülkesini gezdiğini açıkladı. Favori sporunun kayak olduğunu anlatan Babacan, iş temposu yüzünden çocuklarına yeterince zaman ayıramamaktan yakındı. Her yıl kısa süreli de olsa ailesiyle birlikte tatile gittiğini kaydeden Babacan, bir gününün nasıl

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:48
    Adsız dedi ki… 8 geçtiğini anlatırken de, “Günde ortalama 4 saat uyuyabiliyorum. Genelde sabah saat 04.00 gibi yatıyorum. Artık 4 saat uykuya alıştık” dedi.

    İlkokula başlamadan Çıkrıkçılar Yokuşu’nda babası Hilmi Babacan’ın dükkanında çalışmaya başladığını belirten Ali Babacan, ilköğretime giden oğlu Kerem’in de kendisinin yolunda olduğunu söyledi. Kerem’in okulların kapanmasıyla birlikte dedesinin dükkanında tezgah başına geçtiğini belirten Babacan, “Oğlum 5-6 senedir yazları dedesinin işyerine gidiyor” diyerek ticarete küçük yaşta adım atan oğluna destek verdi.

    Ali Babacan, kabineye girdikten sonra “hem Hazine Bakanı, hem ticaretle uğraşıyor” dedirtmemek için aile şirketindeki hissetlerini devrettiğini de açıkladı. Babacan, bu konudaki hassasiyetini şu sözlerle dile getirdi:

    “Laf, söz olmasın diye babamın bile dükkanına gitmeye çekiniyorum. Herhalde babamın işyerine gitmeyeli 8-9 ay olmuştur. Nereden, ne bulsak diye Kulp arayanlar var. Siyasete devam ettiğim sürece ticaretten uzak kalmayı tercih edeceğim açıkçası.”

    Siyasete ilişkin açıklamalarında ise Genç Parti (GP) Genel Başkanı Cem Uzan’a yönelik sert eleştirilerde bulunan Babacan, “Bu konuda çok doluyum. İmarzede değil Uzanzede demek gerekir. Uzan ailesi maalesef vatandaşlarımıza Türkiye tarihinde değil, tüm dünya bankacılık tarihinde görülmemiş bir dolandırıcılık, hırsızlık yaşatmıştır. Nasıl İmar Bankası’nda aldattılar, kandırdılar ya, onun bir benzerini şimdi siyasette oynamaya çalışıyorlar” dedi.

    Siyasete girmeyi aklının ucundan bile geçirmezken AK Parti’nin kurucuları arasında yer aldığını belirten Babacan, “AK Parti olmasa girmezdim. Bazen haksızlıkları, iftiraları görünce ‘niye girdim’ diye düşündüğüm oluyor” diye konuştu.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:48
    Adsız dedi ki… 9 Hilmi Babacan: Oğlum Ali ucuz ve uygun kredi bulur
    58. hükümetin en genç üyesi ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın babası Hilmi Babacan, iş hayatının içinden gelen ve problemlerini bilen oğlunun ekonomiyi düzlüğe çıkaracağına inandığını söyledi.

    Türkiye’nin çok pahalı borçlandığını vurgulayan Hilmi Babacan, “Tüccarın kredisi itibarıdır. Oğlum Ali de Türkiye’ye ucuz kredi sağlayacak.” dedi.

    Hilmi Babacan, Ali Babacan AŞ isimli tekstil şirketinin işlerini yürütüyor. 35 yaşındaki Ali Babacan’ın babası, oğlunun iş hayatında olduğu gibi hükümette de başarılı olacağına inandığını vurguladı. Son birkaç gün içinde bini aşkın tebrik telefonu aldığını bildiren Babacan, oğlunun Türkiye için elinden geleni yapacağına inanıyor. Oğlunun TED Koleji ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni (ODTÜ) birincilikle bitirdiğini gururla anlatan Babacan, oğlunun eğitim döneminde de ev, okul ve mağaza arasında mekik dokuduğunu dile getirerek, “Yarım günlük tatilinde bile mağazaya gelir, bana yardım ederdi. Her zaman çok çalışkan bir evlattı.” dedi.

    Oğlunun Amerika’da 1992–94 yılları arasında uluslararası firmalara danışmanlık yaptığını kaydeden Babacan, “Amerikan firmaları oğlumun orada kalmasını istedi. Ama ben onun ülkemize gelip vatana millete faydalı olmasını arzu ettim. Kendisi de zaten bu düşüncelerle ülkemize geri döndü.” dedi. Bir işadamı olarak herkes gibi kendisinin de tek oğlunun kendi aile şirketinde çalışmak yerine politikaya girmesini önce istemediğini belirten Babacan, “Ancak ülke menfaatleri her zaman ticaretin önünde gelmiştir. Ailemizde politikayla ilgilenen hiç olmadı; ama biz onun bu isteğini olumlu karşıladık.” diye konuştu.

    Oğlunun 8 yıldır ticaretle uğraştığını ve esnafın sıkıntısını bildiğini söyleyen Babacan, iş hayatı tecrübesinin kendisine bakanlık görevinde de başarı getireceğini vurguladı. Kendisi de iktisat eğitimi alan baba Babacan, “Bize göre tüccarın kredisi itibarıdır. Türkiye bugün ancak döviz artı yüzde 15 ile kredi bulabiliyor. Türkiye de ileride itibarını artırdıkça daha rahat ve daha ucuza kredi sağlayacak.” dedi. Ev tekstili ve mefruşat ürünlerinin pek çoğunun ana bayiliğini alan Ali Babacan Tekstil, Ankara Siteler’de 5 katlı binada faaliyet gösteriyor. “Allah’a şükür işlerimiz yolunda.” diyen Hilmi Babacan, “Oğlumun milletvekilliği maaşına filan ihtiyacı yok. O sadece ülkeye hizmet için AK Parti’ye girdi.” şeklinde konuştu.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:50
    Adsız dedi ki… 10 Devlet Bakanı Ali Babacan’ın babası gibi çocukları da üniversite mezunu. Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nden mezun olan Hilmi Babacan, çocuklarının eğitimine de büyük önem vermiş. Bakan Babacan’ın üç de kız kardeşi var. Hepsi de Ankara TED Koleji’nden mezun olan kardeşlerinin isimleri Betül, Tuğba ve Merve. Betül Hanım ağabeyi Ali Babacan gibi ODTÜ mezunu ve bilgisayar mühendisi. Kardeşi Tuğba ODTÜ Yüksek Gıda Mühendisliği, en küçük kardeş Merve ise Ankara Tıp Fakültesi mezunu. İki ablası evli olan Merve Babacan, halen Numune Hastanesi’nde doktor olarak görev yapıyor.

    Babacan ailesinin kökeni Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesine dayanıyor. Dedesi Ali Babacan’ın ismi verilen Devlet Bakanı Ali Babacan’ın Mustafa Kerem isminde ilkokul birinci sınıfa giden bir oğlu var. Eşi Ülkü Zeynep Babacan ise Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık bölümünden mezun.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:50
    Adsız dedi ki… 11 El bebek gül bebek büyümediler…
    Onlar Türkiye’yi yöneten kabinenin üyeleriydi. Dadıları yoktu. Gaz lambasının ışığında ders çalıştılar. Zorluklar içinde yaşadılar. Her biri kendi dalında başarılı oldu.

    AK Parti hükümetinde yeralan bakanların pek çoğu toplumun düşük gelirli ailelerinden geliyor. Babaları dişlerinden tırnaklarından artırarak çocuklarını okuttular. Onlar da oyun sahalarında, çeşitli kültürel ve sosyal etkinliklerde geçirmeleri gereken zamanlarda tarlada, inşaatlarda çalıştılar, çobanlık yaptılar ya da sokaklarda simit, su, gazoz, şekerleme sattılar. Amaçları aile ekonomisine küçük de olsa katkı sağlamak ya da harçlıklarını çıkarabilmekti. Onların öyle süslü oyuncakları da olmadı, oyuncaklarını kendileri ürettiler. Telden, şeker pancarından, tahtadan arabalar yaparak oynadılar. Oyun bahçelerini, okumak için geldikleri kentlerde zengin çocuklarının yaşadıkları semtlerde gördüler ya da senede bir kaç gün uğrayan kasaba panayırlarında. Hayatı pek çok akranlarına kıyasla daha erken yıllarda tanıyarak piştiler, olgunlaştılar. Bunların yanı sıra her biri, okudukları okulların en başarılı öğrencileri arasında yer almayı başardılar. Aslında her birinin hayatı birer başarı öyküsü.

    “Kağıtlı şeker var, taze simit var”

    Avrupa başkentlerinde en üst dereceden ilgiyle karşılanan AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan, otuz beş kırk yıl önce, küçük bir çocukken kendi harçlığını çıkarmak için çalışmak zorunda kalıyordu. O günleri Erdoğan şöyle anlatıyor: “İlkokulu Piyale Paşa İlkokulu’nda okudum. Okul yıllarında okul harçlığımı temin etmek için kağıtlı şeker satardım. Hafta sonlarında top sahalarına gider, su satardım. Yol parası vermemek için Kasımpaşa’dan Eminönü’ne yürüyerek gider, nane, limon ve okaliptüs şekerlemeleri alıp satardım. Bunun yanında, akşamdan bayat simit alırdım, anneciğim onu buhara yatırırdı. O zaman simit 10 kuruştu. Ben 2,5 kuruşa tanesini alır, 5 kuruşa satardım. Ayrıca okulda da kart postal satardım. O zamanın parasıyla haftada 5 TL. taksitle ilk kitabımı aldım.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:51
    Adsız dedi ki… 12 Otuziki dişe keman çaldıran buzz gibi gazooz

    Başbakanı Abdullah Gül de dadılar tarafından el bebek gül bebek büyütülen bir paşazade değildi, dört dörtlük bir emekçi çocuğuydu. Ne var ki Gül, tabiatı gereği diğer işçi çocukları gibi değildi, gazoz satmayı denemiş, çekingenliği ve utangaçlığı nedeniyle becerememişti. Kayseri’de çocuklar erken yaşlarda esnaflığa, ticarete alıştırılır, çocuk istikbal vaadetmezse, yani sınavı geçemezse okutulmasına önem verilir. Abdullah Gül de ortaokulda iken, amcası bir yaz tatilinde Hisarcık gazozlarını içi buzlu bir yağ tenekesine doldurup eline tutuşturuyor. Amcasının, “Buz gibi gazoz”, “otuz iki dişe birden keman çaldıran buz gibi gazooz diye bağıracaksın” şeklindeki öğüdünü yerine getirir, sesi o kadar cılız çıkar ki ilk deneme başarısızlıkla sonuçlanır. Böylece Gül’e esnaf ve tüccarlık değil, okumak düşüyor.

    Fırına odun sürdü, ekmek pişirdi

    Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, delikanlılık yıllarında babası Nuray Bey’in Ankara Ticaret Gazetesi’ndeki ofisinden ayrılmazdı. Tüzmen’in ticari konulara olan yatkınlığı o günlerden başlıyor. Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener de eğitim hayatını ekonomik zorluklarla boğuşarak sürdürdü. Baba Bedirhan Bey, Devlet Demir Yolları’nda işçiydi. Şener de ortaokul yıllarında az simit satmadı. Bir diğer Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin de, babası Abdullah Usta’nın çalıştığı fırınında ekmeğin sıcak kokusunu duydu, fırına odun sürdü, eli yandı, terledi, babasına yardım etti. Mehmet Ali Şahin yazları kardeşleriyle birlikte Ekincik köyünde tarlada ekin biçti, harmanda düven sürdü. Adalet Bakanı Cemil Çiçek üniversite yıllarına kadar, Yozgat’ın Musabeyli Boğazı köyündeki tarlalarında kardeşleriyle birlikte çalıştı, sırtından terler aktı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Erzincan’ın Refahiye ilçesine bağlı Kayı köyünde tarla belledi, ekin biçti.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 20:51
    Adsız dedi ki… 13 Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı hemşerimiz Ali Babacan’ın babası Hilmi Babacan köyü Parlasan’a gelerek hem köyü gezdi hem de camii tadilatı için cami içerisini gezerek eksiklikleri inceledi.

    Başkan Altuğ’da parlasan köyüne geçerek Hilmi Babacan’a hem hoş geldin dileklerinde bulundu hem de camii için yapabileceği bir şeyin olup olmadığını sordu. Hilmi Babacan köy camiine, halı, minber, mihrap, tuvalet, merdiven, iç ve dış cephe boya, süslemeli duvar ayetleri yaptırdı. Konu ile ilgili gazetemize konuşan Hilmi Babacan, burası ve Şereflikoçhisar her yer bizim memleketimiz. Köyümüzde bulunan camimizin eksikliklerini gördük ve yapılması gereken ne ise yaptık. İnşallah ilerleyen zamanlarda da eksiklikler ne ise gidereceğiz” dedi. Parlasan Köyü Muhtarı, Seyfullah Yılmaz ise, Hilmi beyden Allah razı olsun. Camimizde baya bir eksikliğimiz vardı. Bu eksikliklerin hepsini giderdi. Köyüm ve şahsım adına kendisine çok teşekkür ediyoruz” dedi. Öğle ezanının okunması ile birlikte cemaat ile kılınan namazın ardından yemekler yenildi.

    07 Eylül 2009 Pazartesi 21:00
    Adsız dedi ki… 14 Dışişleri Bakanı Babacan’ın kuzeni şehit oldu
    Saldırıda Jandarma Er Erkut Babacan (21) şehit olurken, Er Mustafa Şahin de yaralandı. Şehit erin Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın kuzeni olduğu öğrenildi. Alınan bilgilere göre, şehitin yıllar önce trafik kazasında hayatını kaybeden babası Ali Babacan ile Dışişleri Bakanı’nın babası Hilmi Babacan amca çocukları. Acı haberi dün Amerika’da uçaktan inerken alan Babacan, geri dönmek istedi. Ancak cenazeye yetişemeyeceğini öğrenince, programını sürdürmeye karar verdi. Babacan yayınladığı mesajda da, “Tesellimiz biricik evladımızın, şehit düşen her vatan evladı gibi Türk halkının güvenliğini savunurken rahmete kavuşmuş olmasıdır.” dedi.

    08 Eylül 2009 Salı 20:14
    Adsız dedi ki… 15 Hilmi BABACAN
    Yönetim Kurulu Başkanı

    Tel: (0312) 353 31 00 – 10 Hat
    Faks: (0312) 348 43 96

    e-posta: alibabacan@alibabacan.com.tr
    web: http://www.alibabacan.com.tr

    Ali Babacan Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.

    Şenkal Sokak No:1, Siteler, 06160 ANKARA
    M.Karagüzel Vergi Dairesi 052 005 0171

    08 Eylül 2009 Salı 20:15
    Adsız dedi ki… 16 Hilmi Babacan
    İLÇESİ ALTINDAĞ
    PERİYOD Aylık
    TELEFON 353 31 00
    ADRES Şenkal 1/1 Siteler / ALTINDAĞ / Ankara
    NİTELİK O
    KURULUŞ 10.11.1998

    08 Eylül 2009 Salı 20:16
    Adsız dedi ki… 17 ALİ BABACAN (BÖLGE BAYİİ) HİLMİ BABACAN 312 353 31 00 312 348 43 96 ŞENKAL SOKAK NO:1 Ankara Sİteler alibabacan@ttnet.net.tr

    08 Eylül 2009 Salı 20:20
    Adsız dedi ki… 18 Ali Babacan Toptan Tuhafiye – Mefruşat – Çeyiz … Kategori, Tekstil – Mensucat. Yetkili, Hilmi Babacan. Adres, şenkal Sokak No:1 Siteler – Ankara …

    08 Eylül 2009 Salı 20:20
    Adsız dedi ki… 19 Babasının ve dedesinin yıllarca ticaretle uğraştığı Çıkrıkçılar yokuşunda alışveriş yapan Başbakan Yardımcısı Babacan emeklilerin ve esnafın yakınmalarıyla karşılaştı
    Kaynak : yorumla.net – Babacan, Çıkrıkçılar’da krizi gördü Kriz Varsa Çare de Var kampanyasının tanıtımı için, Ankara’da, ticaretin başladığı yer olarak bilinen Ankara Kalesi’ndeki Koç Müzesi’nde düzenlenen toplantıda konuşan ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, daha sonra babası Hilmi Babacan’ın yıllarca manifaturacılık yaptığı Çıkrıkçılar’da, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve beraberindekilerle dolaşıp alışveriş yaptı.
    20 TL’lik sofra bezini pazarlıkla 10 liraya satın alan Babacan’a, 57 yıllık esnaf çuvalcı Ali Özcan, “Kriz yok sahtekâr var, alıyor malı, ödemiyor” dedi. Babacan, 20 liralık erkek gömleğini 10 liraya, 35 liralık battaniyeyi de pazarlıkla 20 liraya satın aldı. Bir gazeteci ise aynı battaniyeyi 15 liraya satın almayı başardı. Babacan bir seyyar satıcıdan da simit alarak gazetecilere ısmarladı.
    Daha önce dedesine ait olan dükkânı da ziyaret eden Babacan, Çopurlar Manifatura’nın önünden geçerken kendisine “Dedeniz çok gelirdi bize” denilince, “Ben de ‘Çopurlar’ diye çok fatura kestim karşılığını verdi.

    08 Eylül 2009 Salı 20:21
    Adsız dedi ki… 20 ‘Arka sokakları biliyoruz’
    Babacan, esnafa “hayırlı işler” ve “Allah kolaylık versin” temennisinde bulunurken, Osman Yurtseven isimli yurttaş, “Ne olacak bu işçinin, emeklinin hali?” diye yakındı. Babacan, bütçe olanaklarıyla durumun yavaş yavaş düzeleceğini söylemekle yetindi. Döndü Polat isimli vatandaş da, “550 lira emekli maaşı alıyorum, 140 lira kira veriyorum, nasıl geçineceğim?” diye sorunca Babacan “Düşüneceğiz inşallah” yanıtını verdi.
    Babacan’ın önlerinden geçip gitmesinin ardından bazı esnafların, “Kendi kalabalığı, ortada iş yok ki” diye yakındığı duyuldu. Bazı esnaflar, sicil affının özel bankalar nedeniyle hayata geçirilmemesinden yakınırken, kimi yaşlı vatandaşlar da Babacan’a, “Emekliyiz, zam istiyoruz, perişanız” diye seslendi.
    Erdinç Demirel isimli bir vatandaş, “Ben Hilmi Babacan’ın ticaret lisesinden arkadaşıyım” diyerek Bakan’ın yanına geldi. Mali müşavirlik yaptığını söyleyen Demirel, “Esnafın durumu kötü, sigorta primleri ve vergi oranları yüksek” diye yakındı. Babacan ise, “Arka sokakların durumunu biliyoruz” dedi.

    08 Eylül 2009 Salı 20:21
    Adsız dedi ki… 21 Enişteye selam
    Saraçlar Çarşısı’nda, kız kardeşi Fatma Türkeri’nin eşi olan Selahattin Türkeri’ni de 3 yıl aradan sonra ziyaret eden Babacan, burada çay içerek bir süre dinlendi. Babacan, çarşı turunun sonunda Türkiye’de son birkaç ayda ekonomide bir canlanma ve hareketlenme sinyallerinin görüldüğünü vurgularken, ancak “işler iyi gitmeye başladı demek” için henüz erken olduğunu söyledi.

    ÖTV-KDV kararı 10 gün içinde verilecek
    Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kriz Varsa Çare de Var kampanyasının üçüncü aşamasıyla ilgili basın toplantısında, harcama çeki uygulamasının olmayacağını belirterek, “Bu konuda kimsenin beklenti içinde olmaması gerekir” dedi.
    Babacan özel tüketim vergisi (ÖTV) ve katma değer vergisi (KDV) indirimlerinin devam edip etmemesi konusunda pazartesi günü Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısında ayrıntılı bir çalışma yapılacağını kaydetti. KDV ve ÖTV indirimlerinin ayın 16’sında sona ereceğini hatırlatan Babacan, bu süre sona ermeden bir kaç gün önce açıklama yapabileceklerini ifade etti.
    Babacan, bundan sonraki dönemde siyasi istikrar ve makro ekonomik istikrarı daha da çok güçlendirerek güven tesis etmeyi amaçladıklarını, vergi indirimleriyle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı teşvik ve istihdama yönelik tedbirlerin önemli mikro tedbirler olduğunu kaydetti.

    08 Eylül 2009 Salı 20:22
    Adsız dedi ki… 22 Kampanyada ‘çek’ çatlağı oluştu
    Türkiye Kamu-Sen, hükümetin ‘harcama çeki’ konusundaki yaklaşımına tepki olarak Kriz Varsa Çare de Var kampanyasının bugünkü üçüncü toplantısına ve Çıkrıkçılar Çarşısı’ndaki alışverişe katılmadı. Konfederasyondan yapılan açıklamada, hükümetin kriz tedbirlerinin toplumun tüm kesimlerini kucaklamaktan uzak kaldığı savunuldu.
    Türkiye Kamu-Sen’in, ekonomik krizden çıkış ve dar ve sabit gelirlilerin yaralarının sarılması için bu kesimdekilere harcama çeki verilmesini önerdiği anımsatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
    “Siyasi iradenin tabanın sesine kulak vermeye niyeti yoktur. Birçok sivil toplum örgütünün desteği ile iyi niyetle düzenlenen Kriz Varsa Çare de Var kampanyasına verdiği destek de göstermeliktir.”
    Konfederasyonun, projenin uygulanabilirliğini göstermek için kendi çalışanlarına harcama çeki dağıttığı hatırlatılan açıklamada, “Ancak Türkiye Kamu-Sen, gerek Başbakan’ın, gerekse Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’in harcama çeki konusundaki görüşlerini dinledikten sonra, siyasi iradenin bu konuda basiret gösteremeyeceğini anlamıştır” denildi.

    08 Eylül 2009 Salı 20:22
    Adsız dedi ki… 23 50. yıl kutlamalarını İstanbul Beylerbeyi Sarayı’nda verdiği görkemli bir resepsiyon ile kutlayan Zorlu Grubu, bu coşkuyu Ankara’ya da taşıdı. Zorlu Grubu’nun 50. kuruluş yıldönümü Ankara ayağı Bilkent Oteli’nde verilen bir resepsiyon ile kutlandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yarımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Devlet Bakanı Ali Babacan, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Enerji Bakanı Hilmi Güler, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Sanayi Bakanı Ali Coşkun da kokteylde yer aldı.

    Resepsiyonda, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, Devlet Bakanı Ali Babacan’ın babası Hilmi Babacan ile bir süre sohbet etti. Basın mensuplarının, Bakan Babacan’ın babası Hilmi Babacan’a ilişkin sorusu üzerine Ahmet Nazif Zorlu, “Keşke bu ülkede Hilmi Babacan gibi tüccarlar olsa, o zaman bu ülkenin sorunu da kalmaz.’’ diye konuştu. Bakan Babacan’a ilişkin olarak da Zorlu, “Kasada boyu gözükmezdi, ailenin verdiği bir eğitim işte… Bravo, çok iyi yetiştirdi kendisini. Bunun için gurur duyuyorum. Çünkü Ali gibi Ali’ler olması, çok Ali’ler, Ahmet Zorlu’lar olması gerekir. Bu ülkenin bir yerlere gitmesi lazım.’’ dedi. Dedikodu ile bir yere varılamayacağının altını çizen Zorlu, “İcraat gerekiyor. Türkiye’nin buna çok ihtiyacı var.’’ dedi.

    Basın mensuplarının Devlet Bakanı Ali Babacan’a, “Bu sözler karşısında ne hissediyorsunuz?’’ diye sorması üzerine Babacan, iş hayatının kamu yönetiminden 180 derece farklı olduğunu belirterek, iş hayatından gelen birisi olarak bu konumda bulunmasının büyük şans olduğunu vurguladı. İşadamlarının dertleri ile dertlenebildiğini, zorluklarını anlayabildiğini ve sevinçlerini paylaşabildiğini anlatan Babacan, şöyle konuştu:

    “Özel sektör dinamizmini, özel sektör mantalitesi ve yaklaşımını kamuya ne kadar yansıtabilirsek, Türkiye’nin o kadar başarılı olacağına inanıyoruz. Devleti de kârlılık, rasyonalite esasına göre yürütmek, artık zarar ettirmemek, borçları büyütmemek, tam tersine borçları küçültmek; ancak devlette kârlılık anlayışı ile daha artıya geçirmek anlayışı ile mümkün olabilir. Biz bu anlayışı getirdik, daha da getirmeye devam edeceğiz.’’

    08 Eylül 2009 Salı 20:23
    Adsız dedi ki… 24 Basın mensuplarının baba Hilmi Babacan’a, “Oğlunuz devleti zarara soktu mu?” şeklindeki sorusu üzerine Hilmi Babacan, “Hayır, kendisi ile iftihar ediyorum.’’ dedi. İlkokul birinci sınıftan itibaren bütün cari hesapları Bakan Ali Babacan’ın tuttuğunu anlatan Hilmi Babacan, “Ali, bizim işletmemizde dosdoğru olmayı, prensipleri, kuralları öğrendi. Onun için bizim işletmemizdeki bu kurallar devlette uygulanırsa, devlet 5 yılda süper olur.’’ diye konuştu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Zorlu kardeşlerin babalarından aldıkları nasihat ile emanetini dünya markası haline getirdiklerini belirterek, “Sanayi Bakanlığı olarak onlarla gurur duyuyoruz. Yeni girişimcilere de örnek olmasını diliyoruz. Allah nazardan korusun.’’ dedi.

    08 Eylül 2009 Salı 20:23
    Adsız dedi ki… 25 Coşkun, Ahmet Nazif Zorlu’ya camdan bir Türkiye haritası hediye etti. Her başarılı erkeğin arkasında bir hanım olduğunu ifade eden Coşkun, bu kişinin hayat boyu eş olduğunu belirtti ve Zorlu’nun eşini de kutladı. Ahmet Nazif Zorlu da Bakan Coşkun’a hediyesi için teşekkür etti ve “Bundan büyük bir hediye olamaz. Biz her zaman, önce ülkemiz, ailemiz ve kurumumuz diyoruz.” dedi. Ahmet Nazif Zorlu, basın mensuplarının, Bakan Coşkun’un, “her başarılı erkeğin arkasında bir hanım olduğu’’ sözünü hatırlatması üzerine, şunları söyledi: “Evlilik hayatımızda haftalarca eve gelmediğim zamanlar olmuştur. Ama eşim sağ olsun, hiçbir zaman (bu nedir Ahmet) dememiştir. Çünkü iş hayatı çok önemlidir. Biz önce ülkemiz, ailemiz, kurumumuz diyoruz. Bunlar bir bütündür. Eşime tüm kamuoyu önünde teşekkür ediyorum.” Zorlu Grubu’nun Bilkent Oteli’ndeki resepsiyonunda ilginç diyaloglar da yaşandı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, 35 bin kadro konusunda Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile şakalaştı. Çiçek, sohbet sırasında etrafındakilere, Bakan Unakıtan’la ilgili olarak, “Ben geçen gün de Sayın Bakan’a söyledim. Sizde para var, adalet yok. Bizde adalet var, para yok. Ama bana istediğim kadroları verecekler. Yoksa kendilerini Ulucanlar’da bulurlar.” dedi. Bakan Unakıtan da Adalet Bakanı Çiçek’in haklı olduğunu belirterek, “O da haklı tabii. Zapıt katibi, gardiyanı yok. Çok zor durumda olduğu için o günlerin sıkıntısı ile benim bürokratlara da (Ulucanlar’da yerinizi hazırlarım) demiş. Ama boyun eğmedik, vermedik.’’ diye konuştu.

    08 Eylül 2009 Salı 20:23
    Adsız dedi ki… 26 Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın kız kardeşi Merve Babacan ile doktor Tezcan Akın bu akşam yapılan bin düğünle dünya evine girdi.
    Gölbaşı’ndaki Akalın Balo Salonu’nda gerçekleştirilen düğüne Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile eşi Hayrünnisa Gül, Devlet Bakanı Beşir Atalay ve eşi Yıldız Atalay, Ankara Valisi Kemal Önal ve eşi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve eşi, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Erdem Başçı ve eşi, iş adamı Ahmet Nazif Zorlu ve eşi ile çok sayıda davetli katıldı. Bakan Babacan ve babası Hilmi Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü kapıda karşıladı. Başbakan Erdoğan, Babacan’ın küçük kızını bir süre kucağına alıp severek, yanaklarından öptü. Çiftin nikahını Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek kıydı.

    08 Eylül 2009 Salı 20:26
    Adsız dedi ki… 27 Ali Babacan (d. 4 Nisan 1967, Ankara), Türk siyasetçi ve iş adamı.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi 22. ve 23. dönem AK Parti Ankara milletvekili olan Babacan, aynı zamanda mevcut 60. hükûmetin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanıdır.

    Ali Babacan, 58. ve 59. hükûmetlerde de ekonomiden sorumlu devlet bakanlığı yapmış, 60. hükümette 1 Mayıs 2009’a kadar Dışişleri Bakanı olarak görev almış ve Mayıs 2005 ila Ocak 2008 arasında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği konusunda görüşmelerin yürütüldüğü makam olan başmüzakerecilik görevinde bulunmuştur.

    08 Eylül 2009 Salı 20:27
    Adsız dedi ki… 28 Yaşamı [değiştir]1967 yılında Ankara’da doğdu. 1985’te TED Ankara Koleji’ni birincilikle bitirdi. 1989 yılında ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden birincilikle mezun oldu.

    1990 yılında Fulbright bursu kazanarak, ABD’ye gitti. 1990-1992 yılları arasında ABD Northwestern Üniversitesi Kellogg School of Management’da İşletme dalında yüksek lisans (MBA) yaptı. Yüksek lisans çalışmalarında, Pazarlama, Organizasyon ve Uluslararası İş İdaresi dallarında uzmanlaştı.

    1992-1994 yılları arasında, Amerika’da finans sektörünün üst düzey yöneticilerine danışmanlık yapan özel bir şirkette danışman olarak çalıştı. 1994 – 2002 yılları arasında Ankara’da özel sektörde iş hayatını sürdürdü.

    2001 yılında AKP Kurucu Üyesi ve MKYK üyesi oldu. 58. ve 59. Hükümetlerde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevinde bulundu. 60. Hükümet’te ise Dışişleri Bakanı ve Avrupa Birliği ile müzakerelerde Başmüzakereci olarak görev yapmaktaydı. Egemen Bağış’ın Devlet Bakanı ve Başmüzakereci konumuna getirilmesinin akabinde sadece Dışişleri Bakanı olarak bir süre görevine devam etti; 1 Mayıs 2009’da gerçekleşen kabine değişikliğinden sonra Dışişleri Bakanlığı’nı Ahmet Davutoğlu’na devretmiştir; Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak hükümette görev yapmaktadır.

    Çok iyi derecede İngilizce bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

    08 Eylül 2009 Salı 20:28
    Adsız dedi ki… 29 Yeni yapılacak olan Kabine revizyonunda Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Eğer Ali Babacan getirilmesse Devlet Bakanı Ekonomiden Sorumlu Bakan olacağı gelen son bilgiler arasında.

    ——————————————————————————–

    Eğer Caniklinin bakanlığı gerçekleşirse, Son dönemlerde Burhan Karadan sonra bir milletvekilimiz Söz sahibi bir Bakanlıkta yerini alacak. Caniklinin bakan olması Giresun için bir artı olarak gözüküyor.

    Ankaradaki Kabine revizyonu ile ilgili son gelişmeler şunlar;
    Siyasi kulisler son haftalarda hareketli günler geçiriyor. Çünkü bazı vekillerde başlayan “Bakan olur muyum?” beklentisi kulisleri de hızlandırdı. Başbakan’a yakın kaynakların son haftalarda bu kulislerin tam göbeğinde olduğu görülüyor. Ama asıl kulisi milletvekilleri ve basın mensupları yapıyor. Bazı vekillerin Basın mensuplarıyla yaptığı özel kulisler, haber alış verişinin dışında bilgi alış-verişini de gün yüzüne çıkartıyor.

    KABİNE GENÇLEŞİYOR

    Kulislerde üzerinde en çok durulan nokta Başbakan Erdoğan’ın yeni kabine listesini hazırlarken; genç, tecrübeli ve başarılı isimlere yer vereceği söyleniyor. Ama listenin gençleşmesinin asıl sebebi bu değil. Asıl sebep AK Parti’yi 3. döneme hazırlamak.2002’den bugüne bakanlık koltuğunda bulunan bir çok isim hem yıprandı hem de yoruldu. Bu nedenle Sayın Başbakan’ın eski isimlerle yeni döneme girmeyi doğru görmediği konuşuluyor. Listeye genç isimleri alarak 2 yıl sonraki seçimler öncesinde güçlü ve başarılı bir kabine performansı sergilemek istiyor.
    4 YENİ BAKANLIK KURULUYOR

    Kulislerin ikinci gündemi 2007’den bugüne ayrılma çalışmaları süren bazı bakanlıkların ve ilavesi düşünülen bakanlıkların artık göreve hazır hale gelmesi olduğu ifade ediliyor. Buna göre 4 yeni bakanlık kurulacak ve kabinedeki isimlerin sayısı artırılacak. Yeni bakanlıkların ikisinin Devlet Bakanlığı şeklinde olacağı, diğerlerininse; Yerel Yönetimler ve Madencilik Bakanlığı olacağı konuşuluyor. Ayrılacak bakanlıklarsa; Çevre ve Orman ile Kültür ve Turizm Bakanlığı olacak.

    PEKİ YENİ KABİNEDE KİMLERİ GÖREBİLİRİZ
    Parti kulislerinde isim bazında da bazı bilgiler konuşuluyor. Bunun en başında partinin 29 Mart yerel seçimlerinde aldığı sonucun etkili olacağı belirtiliyor. Buna göre seçim bölgesinde etkin olamayan, heyecanını yitirmiş, metal yorgunluğuna kapılmış isimlere “teşekkür ederiz” denilerek liste dışı kalacak. Başbakan Erdoğan’ın; çalışkan, vizyon sahibi isimlere yeşil ışık yakacağı ve bölgesel dengeleri de yeni bakanlıklarla sağlayacağı konuşuluyor

  2. 16/09/2009, 15:33

    yeni listede yer almayacağına kesin gözüyle bakılanlar şöyle;

    Cemil Çiçek
    Mehmet Ali Şahin
    Murat Başeskioğlu
    Ertuğrul Günay
    Kürşat Tüzmen
    Kemal Unakıtan
    Hüseyin Çelik
    Mehmet Aydın
    Sait Yazıcıoğlu
    Mehmet Şimşek
    Mehdi Eker
    Vecdi Gönül
    Recep Akdağ

    Listeye alınmayan Cemil Çiçek’in TBMM Başkanlığı’na aday gösterileceği söyleniyor. Mehmet Ali Şahin içinde Grup Başkanlığı verileceği konuşuluyor.

    Kulislerde listede olmama ihtimali bulunan İsimler ise şöyle:

    Ali Babacan
    Veysel Eroğlu
    Faruk Özak

    Yeni kabinenin şöyle şekilleneceği öğrenildi:

    Hayati Yazıcı: Başbakan Yardımcısı-Devlet Bakanı
    Nazım Erken: Maliye Bakanı
    Faruk Çelik: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
    Binali Yıldırım: Ulaştırma Bakanı
    Hilmi Güler: Enerji Bakanı
    Zafer Çağlayan: Sanayi ve Ticaret Bakanı
    Fatma Şahin: Devlet Bakanlığı
    Taner Yıldız: Maden Bakanlığı
    Beşir Atalay: Milli Eğitim Bakanı
    İdris Naim Şahin: iç İşleri Bakanı
    Nimet Çubukçu: Devlet Bakanı
    Menderes Türel: Turizm Bakanı
    Egemen Bağış: Devlet Bakanı – Başmüzakereci
    Yaşar Eryılmaz: Devlet Bakanı veya Milli Eğitim Bakanı
    Nureddin Canikli: Devlet Bakanı – Ekonomiden Sorumlu
    Nükhet Hotar Yüksel: Devlet Bakanı – Aileden Sorumlu
    Cüneyt Yüksel: Devlet Bakanı – Hazineden Sorumlu
    Sadullah Ergin: Devlet Bakanı – Yurt Dışı Türkler
    Ahmet Davutoğlu: Dışişleri Bakanı
    Nihat Ergün: Devlet Bakanı – Yerel Yönetimlerden Sorumlu

    Başbakan, listeye son şeklini verdi. Köşk’ten randevu için uygun bir vakit beklediği konuşuluyor. Ahmet Davutoğlu ve Menderes Türel’in kabineye girmesi durumunda, Bakanlar Kurulu’nda Meclis dışından iki isim yer almış olacak.

    08 Eylül 2009 Salı 20:29
    Adsız dedi ki… 31 36 yaşında Türkiye’nin ekonomisini sırtlanan Bakan Ali Babacan, şimdi de Başmüzakereciliğe atanarak omuzlarına yeni bir yük aldı. İşte genç yaşta siyasetin zirvesine tırmanmayı başaran Babacan’ın ilginç yaşam öyküsü; Küçük yaşlarda Ankara’nın Çıkrıkçılar Yokuşu’ndaki aile işletmesinde ticari yaşamla tanışan Babacan’ın öğrencilik geçmişi başarılarla dolu. Siyasetin dolambaçlı kulvarlarında dolaşmadan zirveye tırmanan Babacan’ın yaşam öyküsünün renkleri ise sıradanlığın sıradışılığında gizli…

    Faturalarda dönüşüm sağlayan adımı atabilmesinin nedeni belki de fatura kesmeye başladığında henüz ilkokul birinci sınıf öğrencisi olmasıydı. Özene bezene fatura doldurmanın zorluğunu kimse ondan iyi bilemezdi. Küçük yaştan itibaren belleğine iyice kazınmıştı faturalar.

    Nitekim üniversite yıllarında bilgisayarla tanıştığında aklına ilk gelen de fatura oldu. Faturaları bilgisayardan çıkarabilirdi! Hemen uygulamaya koymak istedi bu parlak fikri. IBM firmasıyla görüşüp teknik hazırlıklarını tamamladı. Ancak vergi dairesi yetkilileri karşısına dikildi: ‘Hayır faturalar matbaada basılmak zorunda.’ Genç Ali Babacan yılmadı, Maliye Bakanlığı’na gidip gelerek ikna etmeyi başardı bürokratları. Sonuç sevindiriciydi; aile şirketi, bilgisayardan fatura çıkarmaya başlayan ilk şirket olmuştu.

    Oysa dedesinin adını taşıyan Ali Babacan tekstil, Ankara’nın en eski alışveriş bölgesi olan Çıkrıkçılar Yokuşu’nu mesken tutmuştu. En yeni teknoloji, torun Ali Babacan sayesinde en eski bölgeden girmişti ticari yaşama.

    İşletme de eskiydi. Dede Ali Babacan, oğlunu okutmak üzere Şereflikoçhisar’dan Ankara’ya taşındığı 1928 yılında kurmuştu. Düşlediği gibi olmamış, oğlu Hilmi de okul yıllarından sonra ticareti seçmişti.

    08 Eylül 2009 Salı 20:30
    Adsız dedi ki… 32 1967 yılında aileye bir erkek torun katıldığında baba oğul birlikte çalışıyorlardı Çıkrıkçılar Yokuşu’nda. Neredeyse o da gözlerini ticari yaşamın içinde açtı. Yürümeye başladığı günlerden itibaren sık sık işletmeye götürülmeye, evden çok orada zaman geçirmeye başladı.

    Kurtuluş İlkokulu’nda okurken artık işyerine gidişleri düzenli bir hal almıştı. Okuldan kalan saatlerini işyerinde çalışarak geçiriyordu küçük Ali. Her öğleden sonra işyerine koşuyordu. Dedesi, depodan işyerine mal taşıtıyor, her seferinde de 25 kuruş veriyordu. Halbuki hamallar, bu rakamın neredeyse 10 katını alıyorlardı. Nedenini sorduğunda dedesinden aldığı yanıt, adalet anlayışını yansıtıyordu: ‘Onlar senin 10 seferde taşıdığını bir seferde getiriyor.’

    Kimsenin hakkını yememek önemliydi dedesi için. Alışveriş yapanlara para üstü verebilmek için her sabah işyerini açarken bozuk para bulmayı alışkanlık haline getirmişti. Tüm müşterilerinin parasını tek kuruşu bile kalmadan vermek en önemli yaşam kurallarından biriydi yaşlı adamın.

    Küçük Ali de o işyerinde sadece ticareti öğrenmekle kalmadı; yaşam kuralları haline getireceği öğütlerle büyüdü. İlkokulu bitirip TED Ankara Koleji’ne başladığında yaşıtlarına göre kavgalara girmeyen ama kendine güvenen bir yapısı vardı. Sınıf arkadaşlarının aksine öğretmenleriyle tartışmaktan kaçınmıyordu. Dozunda, ölçülü tartışmalardı bunlar.

    Tabii çalışkanlığının da etkisi vardı bu davranışında. Derslerde sürekli parmağı havalarda geziyor, dersi kaçıranlar teneffüste ona soruyorlardı anlamadıkları konuları. Sınıfta aktif olmasına rağmen okuldaki sosyal faaliyetlere neredeyse hiç katılmıyordu. Hep kendi limitleri içinde davranan, ölçülü biçili yaşayan bir gençti.

    Kep giyme töreninde sınıf arkadaşlarının alkışları arasında çıktı kürsüye. Okul birincisi olarak konuşma hakkı onundu. Önceden hazırladığı konuşmasını okuduktan sonra da diplomasını dönemin ünlü ismi eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli orgeneral Nurettin Ersin’in elinden aldı.

    08 Eylül 2009 Salı 20:31
    Adsız dedi ki… 33 Babacan’a Hazine ve birçok ekonomik birimin bağlanması Derviş modelini andırıyor.
    Babacan’ın dönüşü, Derviş modeli Babacan’ın dönüşü olumlu. Hazine ve birçok önemli ekonomik birimin bağlanması Derviş modelini andırıyor.

    Ali Babacan’ın yeniden ekonomi koordinasyonundan sorumlu olması olumlu. Başbakan, Hazine’nin yanısıra diğer ekonomik birimleri de Babacan’a bağlamış.

    Bu gerekliydi ve Kemal Derviş modeline benziyor. Derviş de DPT dışındaki bütün ekonomik birimleri kendi uhdesinde toplamıştı. Bu kriz döneminde olumlu ve önemli.

    Diğer ekonomi bakanlıklarının kaldırılması, doğrudan makro ekonominin yönetimine daha önceden de bu görevde bulunmuş bir kişinin gelmesi son derece olumlu.

    Öyle anlaşılıyor ki, Başbakan, kriz döneminde ekonomi yönetiminin çok doğru gitmediğinin, kendisine doğru bilgiler verilmediğinin farkında. Buna göre bir revizyon yapmış. Yani daha önceki sorumlu ve yetkili kişiler hem bu konuda ikazda bulunmakta, hem de gerekli tedbirleri almakta yetersiz kalmışlar ki buna göre yeni reorganizasyon yapılmış.

    Bir süredir burada bir eksiklik gözleniyordu. Küresel kriz konusunda birçok ülkede çok hızlı adımlar atıldı. Ama Türkiye tedbir almakta en geciken ülkelerden biri oldu.

    Çünkü bu krizi en çok etkilenen ülkelerden biri olmasına rağmen en küçümseyen, gözardı eden ülke oldu.

    Sonuç olarak geçtğimiz altı aylık süreçte Başbakan, ekonomi yönetimindeki performansın düşüklüğünün farkında. Ki böyle bir revizyonu gerçekleştirmek zorunda kaldı. Enerji Bakanlığı ile ilgili değişim uzun süredir konuşuluyordu. Bence enerji politikasında bu hükümet geçtiğimiz yedi yıldır çok yetersiz kaldı.

    Sanayi Bakanı Çağlayan’ın devlet bakanlığına kaydırılması dikkat çekici. Çağlayan o bakanlığa henüz iki yıldır gelmişti. Şimdi dış ticaretten sorumlu olabilir ama bir önceki bakan dış ticaret müsteşarlığından gelmeydi. Bu konuda deneyimi vardı. Bu görev değişimi çok anlaşılır değil

    08 Eylül 2009 Salı 20:31
    Adsız dedi ki… 34 Beş bakan yerini koruyamadı

    Kabine değişikliğiyle, ekonomiyle ilgili bakanların tamamı değişti. Nazım Ekren, Kürşad Tüzmen, Kemal Unakıtan, Faruk Çelik ve Hilmi Güler kabine dışı kaldı. 58. ve 59. hükümetlerde ekonomiden sorumlu devlet bakanlığı görevini yürüten ve 2007 seçimlerinden sonra Dışişleri Bakanlığı’na atanan Babacan, yeniden ekonominin patronu oldu ve asli işine dönmüş oldu.

    Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın özellikle sağlık nedeniyle Maliye Bakanlığı’ndan alınacağı konusunda beklentiler vardı. Yeni kabinede yer almaması şaşırtıcı olmadı ancak yerine yapılan atamalarda adı geçse de en güçlü aday Mehmet Şimşek değildi.

    Şimşek’in ekonomiden sorumlu bakan olarak performansı genellikle eleştiri konusu oldu. Son zamanlarda global krizle ilgili olarak Başbakan’ı etkilediği ve ‘teğet’ söyleminin de bu etkinin sonucu olduğu yorumları yapıldı.

    Nükleerde eleştirildi

    Kabine dışı kalan Kürşad Tüzmen’i, milliyetçi duruşu nedeniyle Erdoğan’ın çok tutmadığı yorumları sürekli yapılıyordu. Ancak ihracatın iyi gitmesi, çalışkanlığı görevde kalmasını sağladı. Erdoğan, daha önce de gümrükleri Tüzmen’den alarak yetki alanını daraltmıştı.

    Güler’in kabine dışında kalması sürpriz olmadı. Ruslarla doğalgaz anlaşması revizyonu, BOTAŞ, EÜAŞ, nükleer santral gibi konularda eleştirildi.

    İşte ekonominin yeni patronları

    – Ali Babacan (Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı, ekonominin koordinasyonu, Hazine ve kamu bankalarından sorumlu olacak.)
    – Cevdet Yılmaz (Devlet Bakanı, DPT ile GAP, KOP gibi bölgesel kalkınma projelerini yürütecek.)
    – Mehmet Şimşek (Maliye Bakanı)
    – Nihat Ergün (Sanayi ve Ticaret Bakanı)
    – Taner Yıldız (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı)
    – Zafer Çağlayan (Devlet Bakanı, dış ticaretten sorumlu olacağı belirtildi)
    – Ömer Dinçer (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı)

    08 Eylül 2009 Salı 20:32
    Adsız dedi ki… 35 Ekonomide farklı koordinasyon

    Erdoğan, dün akşam saatlerinde yaptığı basın toplantısında ekonominin koordinasyonu konusundaki değişikliklere neden ihtiyaç duyulduğunu anlattı. Erdoğan, “Ekonomi koordinasyonu zaten vardı. Fakat burada çok daha farklı bir koordinasyon gereğini duyduk” dedi.

    Erdoğan, şunları söyledi: “Bunun için de Ali Bey’de özellikle finans sektörünü toparlayalım dedik. Örneğin artık bir DPT gibi kuruluşlar, GAP, DAP bunların hepsi bir başka bakan arkadaşımızda, örneğin Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmaz arkadaşımızda. Bu arkadaşımız, DPT’den gelmiş, yöreyi iyi tanıyan, bilen ve yurtdışı eğitimi falan güçlü olan bir arkadaşımız.”

    08 Eylül 2009 Salı 20:32
    Adsız dedi ki… 36 Uçakta gördüm onları… Çok önemli bir uluslararası toplantıya birlikte gidiyorlardı. Ama küs gibilerdi.
    Abdullah Gül 1. sıranın A koltuğunda oturuyordu.
    Ali Babacan aynı sıranın F koltuğunda…
    Yani birbirine en uzak mesafede…
    Elbette oturma düzeninden siyasi yorum yapacak değilim ama uçaktaki bu mesafenin hayatta da açıldığına dair ciddi emareler var.
    Dışişleri Bakanı kamuoyu önünde savunsa da içten içe Başmüzakereci’ye mesafe koyuyor.
    Bilenler bilir:
    Ali Babacan’ı AB müzakereciliğine Abdullah Gül önermiştir.
    Bakanlığını doğrudan ilgilendiren bu konuyla kendisine çok yakın, dil bilen, pazarlıkta usta, ticaretten anlayan bir dostunun meşgul olmasını istemiştir.
    Peki öyleyse ne oldu da bu ikilinin arasına kara kedi girdi?

    * * *

    Burada bir hayal kırıklığı rol oynuyor.
    Geçenlerde Başbakan’ın yakın çevresinden bir isimden ve Dışişleri bürokrasisinden de dinlediğim bir hayal kırıklığı bu…
    Ali Babacan, aynı zamanda ekonomiyi de yönettiğinden AB ile hakkınca ilgilenmedi.
    Elbette bunda hükümetin işi ağırdan almasının da payı vardı. Ama Avrupalılar, karşılarında kararlı, ısrarlı, istekli bir muhatap göremediler.
    Kendisi Brüksel’e gitmediği gibi, giden teknisyenlere de hiçbir konuda taahhüde girmemelerini telkin etti.
    Financial Times’ın “Babacan nerede?” sorusunun altında yatan da bu…
    Ekimde Türkiye’nin ilerleme raporu açıklanacak. Bu rapora göre aralıkta Avrupa devlet ve hükümet başkanları toplanıp müzakereler konusunda bir değerlendirme yapacak.
    Ve Babacan ancak bu hafta gidiyor Avrupa’yla temasa…
    İş işten geçtikten sonra…
    Üstelik boş ellerle…

    * * *

    Babacan’ın eli boş, çünkü ilişkilere asıl gölge düşüren, pek çok yazarı fikir suçundan mahkemeye sürükleyen Ceza Yasası’nın belalı 301. maddesi hâlâ reform paketine alınmadı.
    Kıbrıs zaten büyük bir sorun… ancak orada Türkiye’ye anlayış gösteren Avrupalılar var.
    Lakin 301 konusunda AB tam bir görüş birliği içinde…
    Bir simge haline gelen bu maddeyi, demokratikleşmenin önündeki en ciddi engel olarak görüyor.
    Başbakan Erdoğan, Orhan Pamuk 301’den yargılanırken verdiği bir demeçte kendi mahkûmiyetini anımsatarak, “Ben bu işin bedelini ödeyerek geldim. Acele etmemek lazım. Önce yargısal içtihat oluşsun, sonra yapılması gereken yapılır” demişti.
    Yargıtay’ın 301 aleyhine bir karar vererek içtihat oluşturmasını bekliyordu. Ancak Yargıtay beklenenin aksine cezayı onadı. Ve ters yönde bir içtihat oluşturdu.
    Kestaneyi ateşten almayı hükümete bıraktı.

    08 Eylül 2009 Salı 20:33
    Adsız dedi ki… 37 Şimdi takvim şu:
    18 Eylül’de Meclis AB gündemiyle toplanıp kimi uyum maddelerini görüşecek. Ama bunlar arasında asıl sorun yaratan 301 yok.
    21 Eylül’de Elif Şafak, “Baba ve Piç” romanında “Türklüğü alenen aşağılamak” suçlamasıyla yine 301. maddeden yargılanacak.
    Türkiye bir kez daha bu çağda bir romanı yargılıyor olmanın utancına bulanacak.
    Şiirden mahkûm olarak gelmiş Başbakan, bir romancının yargılanmasına göz yumar ve o zamana dek 301’i kaldırmazsa ekimde Brüksel’de Türkiye çok zorlanacak. Belki de bazı fasıllarda müzakereler ertelenecek.
    Dedim ya, yaz bitti Ankara’da…
    Yaz boyu tembellik eden ağustosböcekleri için beter bir sonbahar başlıyor.

    08 Eylül 2009 Salı 20:33
    Adsız dedi ki… 38 İran ‘ın nükleer programı ile müzakerelerde her iki tarafla da görüşen Ankara yine devrede. Dışişleri Bakanı Ali Babacan yarın İran ‘a gidiyor.

    Dışişleri Bakanı Babacan Tahran ‘da Bağlantısızlar Toplantısı’na katılacak. Ancak Babacan’ın görüşmelerinin asıl gündemini İran ‘ın nükleer programı oluşturacak.

    20 Temmuz ‘da Cenevre ‘de yapılan görüşmeler öncesinde de İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki Ankara ‘ya gelmiş ve Türk yetkililerle görüşmüştü.

    Cenevre toplantısının ardından da İran ‘ın nükleer müzakerecisi Seyid Celili İstanbul ‘da Babacan ile buluşMuştu. Türkiye İran ‘ın sorunun çözümünde diplomatik sürecin devamı için adım atmasını istiyor.

    ‘Türkiye taraf olmak zorunda kalabilir’ uyarısı

    Bu arada Global Strateji Enstitüsü Ortadoğu Uzmanı Özüm S. Uzun, İran ‘ın nükleer programına yönelik ABD ve İsrail ‘in askeri bir operasyon seçeneğini gündeme getirmesi durumunda, Türkiye ‘nin taraf olmak zorunda kalabileceğini ancak bu süreçte kesinlikle taraf olunmaması gerektiğini söyledi.

    Uzun, İran ‘ın nükleer dosyasına ilişkin A.A muhabirine yaptığı değerlendirmede, İran ‘ın nükleer programının son dönemde ciddi sorunlar yaratmaya başladığını belirterek, bu konudaki en büyük sıkıntının güven eksikliği olduğunu ifade etti.

    Cenevre sürecinin, BM ‘nin son yaptırım kararlarının ardından ekonomik sıkıntı yaşayan İran ‘ın diplomasiye daha önem vermesiyle gündeme geldiğini belirten Uzun, ABD ve İsrail açısından bakıldığında şu an için İran ‘a yönelik bir askeri seçeneğin çok muhtemel olmadığını belirtti.

    ABD ‘nin zaten Irak ve Afganistan ile ilgili bölgede sorunlar yaşadığına işaret eden Uzun, ayrıca ABD ve İsrail ‘in İran ‘a ilişkin bazı konularda çatıştıklarını düşündüğünü söyledi.

    Uzun, ‘ABD kısa ve orta vadede nükleer bir İran ile yaşayabilir ama İsrail ‘in böyle bir lüksü yok. İsrail bu nedenle askeri bir operasyon konusunda bastırıyor’ diye konuştu.

    ABD ve İsrail arasında karşılıklı yapılan askeri üst düzey ziyaretleri hatırlatan Uzun, ABD ‘nin bölgenin istikrarsız oluşu ve İran ‘ın elindeki askeri imkanları göz önünde bulundurarak operasyonun şu an için riskli olacağı görüşünde olduğunu kaydetti. Uzun, ‘Batı, ‘diplomasiyi sonuna kadar kullandık ama olmadı’ demek için son kozlarını oynuyor’ dedi.

    08 Eylül 2009 Salı 20:34
    Adsız dedi ki… 39 ‘Türkiye karar verecek’

    Uzun, İran ‘ın nükleer programıyla ilgili süreçte en önemli sorunun programın askıya mı alınacağı yoksa tamamen mi durdurulacağı konusu olduğunu belirtti.

    İran ‘ın kriz yönetimini çok iyi bilen bir ülke olduğunu vurgulayan Uzun, İran ‘ın yuMuşak bir geçiş yapıp, nükleer faaliyetlerini geçici bir süre askıya alabileceğini, ancak bunun Batı’yı tatmin etmeyeceğini söyledi.

    ABD ‘nin, kasımda seçilecek yeni başkan göreve başlamadan önce bu konuyuçözümlemek isteyeceğini düşündüğünü ancak gelinen noktada sürece ilişkin net bir tablonunu bulunmadığını ifade etti.

    Uzun, İran ile son dönemde yapılan üst düzey temaslar ile İranCumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ‘ın Ankara ‘ya yapması öngörülen ziyaretinin ise Türkiye -İran -ABD üçgeni içinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. ABD ve İran ‘ın Türkiye ‘yi bu süreçte bir şekilde yanına almaya çalıştığını kaydeden Uzun, Türkiye ‘nin hangi kutupta yer alacağına karar vereceği bir süreçten geçildiğini sözlerine ekledi.

    İran da arabuluculuğa soyundu

    Bu arada Tahran da Türkiye ile Ermenistan arasında arabuluculuğa soyundu. Türkiye -Ermenistan İş Geliştirme Konseyi Eşbaşkanı Kaan Soyak , İran ‘ın bu girişimini son derece olumlu ve gerekli bulduklarını söyledi.

    A.A muhabirine değerlendirme yapan Soyak , İran ‘ın Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda yardımcı olmak istediğini belirtti. İran ‘da sayıca fazla olmayan ama etkinliği ve ağırlığı çok olan bir Ermeni toplumunun yaşadığını kaydeden Soyak , İran ‘nın bölgedeki gelişmelerin dışında kalmak istemediğini ve bu yönde hareket ettiğini ifade etti.

    10 yılı aşkın bir süreden sonra Turkiye -Ermenistan ilişkilerinde bir ilk yaşandığına işaret eden Soyak , ‘İlk kez İran dahil bölge ülkeleriyle Minsk Grubu üyeleri (ABD -Rusya -Fransa ) Türkiye -Ermenistan sınırının açılıp, tüm sorunlarin karşılıklı çözümü konusunda hemfikirler ve elbirliği ile Turkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini istiyorlar. Bu gruba en son da İran katıldı’ diye konuştu.

    08 Eylül 2009 Salı 20:34
    Adsız dedi ki… 40 Sayın Admin,
    İnsan hakları komisyonuna gönderilen mailler geri geliyor sanırım bir adres yanlışlığı söz konusu bir kontrol ederseniz iyi olur kanaatindeyim. Herkese iyi akşamlar

    Sezai Aydın

    08 Eylül 2009 Salı 21:13
    Cuneyt dedi ki… 41 Sezai Arkadaş
    insan hakları mail adresi yok o linke tıklayıp formu yazacaksınız, orata yazıp gönderdiğinizde e mail adresinize iletilerin alındığına dair bilgilendirme mesajı gelir

    08 Eylül 2009 Salı 21:28
    Adsız dedi ki… 42 Biliyorsunuz ki 28/02/2009 tarihinde Çek Kanunuda değişiklik yapıldı ve 31/12/2009 a kadar keşide tarihinden önce çekin ibrazı imkansız hale geldi.Elimde bir dosya var,çek kanun çıkmadan önce keşide edilmiş ve kanun çıkmadan önce de ibraz edilmiş.Şikayette bulunduk,ancak borçlu vekili lehe olan kanun geriye doğru uygulanır hükmü gereğince kanunun geriye dönük olarak da uygulanmaı gerektiğini savunuyor.Siz ne dersiniz?Acabasınırlı bir süre için çıkan bu kanunun lehe olan maddeleri geriye dönük olarak uygulanabilir mi?

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:56
    Adsız dedi ki… 43 benzer dosyamdan beraat kararı çıktı ve bu kararı temyiz ettik. Lehe olan hükmün geçmişe yönelik olarak uygulanması kararı aslında hukuki olacaktır ancak bu durumda hakimlerin tüm kararlarını tekrar değerlendirmeleri ve çok eski tarihli infazı kesinleşmiş ceza kararların dahi infazının durdurulması durumu söz konusu olmalıdır. Bu da malum olacağı üzere aşırı bir yük oluşturacaktır hakimlerimiz üzerinde.
    Yeni temyiz ettim ama neticesini merakla bekliyorum ben de, iyi ihtimalle seneye netice alır, burada paylaşırım

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:56
    Adsız dedi ki… 44 Uygulanmaz. Hemen belirtelim bahsi geçen değişiklik tedbir mahiyetindedir. Ayrıca 28.02.2009’dan sonrası için geçerli olduğu açıkça yazılıdır. Aksi halde örneğin 2007 yılı içinde çek keşlide etmiş olan ve halen yargılaması süren bir sanığın aynı gerekçe ile beraati gerekirdiç Veya 2005 yılındaki bir çekten ötürü ceza almış birinin cezası infaz aşamasında olsa bile tahliyesi icab ederdi.

    Değişiklik tedbir mahiyetinde bir değişiklik olup, sadece ibraz hususunu düzenlemektedir. 28.02 ile 31.12 arasında ibraz mümkün değil demektedir. Yoksa kanun cezayı ortadan kaldırmamaktadır. Misalen ibraz süresi içinde çek ibraz edildi, sanık ceza almayacak mıdır? Tabi ki hayır .

    Kanunun çıkmasından önce süresinden önce çek ibrazı mümkündü… Kanunun çıkmasından sonra süreli olarak yasaklandı. Çek ibrazı süresinden önce mümkün olmadığından zaten arkakası yazılamayacaktır. Kanundan önce arkası yazılmış olan çekler açısından suç oluşmuştur. Değişiklik OLUŞMUŞ OLAN SUÇU ETKİLEMEZ. ETKİLEYEBİLMESİ İÇİN AF MAHİYETİNMDE OLMASI GEREKİR.. YANİ DEĞİŞİKLİK KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇUNU SUÇ OLMAKTAN ÇIKARMIŞ DEĞİLDİR SADECE İBRAZ HUSUSUNU DÜZENLEMİŞTİR. DOLAYISI İLE DÜZENLEMEDEN ÖNCE OLUŞMUŞ SUÇLAR ORTADAN KALKMAYACAKTIR…

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:57
    Adsız dedi ki… 45 Teşekkürler Cüneyt Bey,

    ben hata yaptım herhalde e-mail adresi görünce linke dikkat etmedim.
    Kolay gelsin, İyi günler

    Sezai Aydın

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:57
    Adsız dedi ki… 46 31/12/2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir”

    “çek kanun çıkmadan önce keşide edilmiş ve kanun çıkmadan önce de ibraz edilmiş”…
    Buna göre, geriye(lehe) uygulamanın tüm davalar açısından sözkonusu olması gerekir ki bu hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Ayrıca, ilgili değişiklik cezalarda indirim veya cezanın ortadan kalkmasını gerektirir bir hüküm de içermemektedir.Ama kanuna göre, 28 şubat 2009 tarihi ve sonrasını içerir keşide tarihli çek bu tarihten önce ibraz edilmişse bu geçerli olmayacaktır.

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:57
    Adsız dedi ki… 47 Aksi halde geriye dönük tüm kararlardan ek karar yazılarak beraat kararı verilmesi gerekir ki,bu ne hukuka ne de akla mantığa sığar.Kanunun gerekçelerini okuyacağım,umarım bişeyler bulabilirim.Ama bildiğim kadarıyla şişli ve fatihte bu yönde kararlr verilmiş,ek kararla eski mahkumiyetler kaldırılmış.??

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:58
    Adsız dedi ki… 48 Geçici Madde 2 – (Ek madde: 18/02/2009-5838 S.K./18.mad)
    31/12/2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.
    Madde 17 – Bu Kanunun 1,2,4,5 ve 16 ncı maddeleri ile Geçici Maddesi Kanunun yayımı tarihinde, diğer maddeleri yayımından altı ay sonra yürürlüğe girer.

    Yürürlük maddesinden de açıkça anlaşıldığı üzere;yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir ve dolayısı ile kanunun yürürlüğü kaldırılana kadar devam edecektir.Sözkonusu madde metninde çek üzerinde yazan keşide tarihinden önce bankaya ibraz edilen çeklerin ibrazı geçersizdir denilmektedir.Dolayısı ile bu kanun bir arar kanun niteliğindedir yani eklenmiş olan hükümle kambiyo senetlerinden olan çeklerle alakalı olarak varsayılan bir kuralı adeta belirli bir zaman aralığına kadar uygulamasını değiştirmektedir.Şöyleki bilndiği üzere çek için vade konulamaz ve üzerinde yazılan keşide tarihinden önce çek bankaya ibraz edildiğinde ödenmek zorundadır yani “post date” çek yapılamaz.Bu sebepledir ki geçmişe dönük uygulama gibi yorumlardan kurtularak lafzi yorum yapmamız ve kanun metinindeki sözcüklerin ve cümlenin ifade ettiği anlamı ortaya koymamız gerekmektedir.Bu sebepledir ki geçmişe dönük uygulamanın sözkonusu olmayacağı ancak 18/02/2009 tarihinden önce işleme girmiş yada ibraz edilmiş olup sonuçlanan yada sonuçlanacak durumlar ile alakalı olarak sözkonusu yasa maddesinin uygulanmayacağını belirtmek isterim.

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:58
    Adsız dedi ki… 49 Lehe kanundan söz edilebilmesi için değişikliğin maddi ceza hukukuna ilişkin olması gerekir.

    Ancak daha ilginci bir karşılıksız çek dosyamızda sanık beraat etmiş. Kararı bugün okudum. Gerekçe : 3167.s kanun, 31.12.2008 tarihinden itibaren TCK ‘nun 5.maddesinin yürürlüğe girmesiyle birlikte uygulanamaz hale gelmiştir. İstanbul’dan bir karar. Buna ne dersiniz?

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:59
    Adsız dedi ki… 50 yerinde bir karar
    3167 sayılı yasa yürürlükten kalkmıştır.Şu anki uygulamalarla bir iki yıl içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine belkide milyonlarca çek dosyası gidecek.

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:59
    Adsız dedi ki… 51 Arkadaşlar,iyice araştırdım konuyu.Bu değişikliği geçmişe dönük uygulamaları mümkün değil.Zira TCk.7/4 zaman bakımından uygulama maddesi,geçeçi ve süreli kanunlar için ayrık bir madde koymuş ve kanunların yürürlükte oldukları süre içerisnde uygulanabileceğini belirtmiş.Bütün maddede lehe olan kanun geçmişe şamildir derken,süreli kanun için ayrık bir hüküm yokması,bunun geçmişe yürümeceği anlamın ageliyor.Ayrıca,gerekçesi de bu yönde.Bu kararlara şaşıyorum..

    09 Eylül 2009 Çarşamba 12:59
    Adsız dedi ki… 52 Arkadaşlar;

    İstanbulda sadece Şİşli 6. Asliye Ceza Mahkemesi 2008 sonuna kadar çek kanununda Ceza kanununa uygun değişiklik yapılmadığını, ceza kanununda adli para cezasının gün-para hesabı ile verilmesinin şart olduğunu, çek kanununda ise çek bedeli üzerinden ceza öngörüldüğünü, bunun ceza kanununa aykırı olduğunu, değişiklik de yapılmadığından çek yasasının ceza öngören maddesinin ZIMNEN ilga hal geldiğini gerekçe göstererek BERAAT kararı vermektedir. Şişli 6. ACM dışında verilmiş BERAAT kararı yoktur. Bu kararlardan biri de bize denk gelmiş olup, temyiz edilmiştir. Sonucu bekleyip göreceğiz…

    09 Eylül 2009 Çarşamba 13:00
    alper dedi ki… 53 Arkadaşlar merhaba,

    benimde 2007 yılında yazılmış vadesinden önce çekim vardı şişli 2 asliyede bu nisan ayında hakime çekimin vadesinden önce yazıldığı uyarısını yaptım hakimde baktı ve beraat verdi bildiğimiz YENİ KANUN gereği bu Sayın CÜNEYT de var karar örneği.. bilgilerinize sunmak istedim..

    09 Eylül 2009 Çarşamba 13:25
    Adsız dedi ki… 54 kanunların geriye dogru yürümez ilkesi mevcuttur.Kanun yürürlüğe girdikten sonra geçerli olur.Ancak sanık lehine hükümler saklıdır.Yürürlükte olan değirse bu kanun hükümleri geriye dönük uygulanır.( sanık lehine) aynı şekilde bemim de şişli mahkemesinde ek karar la beraat aldığım dosyam var. ÖNDER

    09 Eylül 2009 Çarşamba 14:21
    Cuneyt dedi ki… 55 5838 S.K. ile 3167 S.K.’a eklenen Geçici 2. maddeye göre, 28.02.2009 dan önce vadeli olarak keşide edilip te, vadesinden önce bankaya ibraz edilen çeklere ilişkin şikayetler dolayısıyla buna bağlı soruşturma ve kovuşturmalarda, 5237 sayılı TCK. 7/2. maddesiyle hüküm altına alınan “ Lehe Olan Kanunun Geçmişe Yürümesi Prensibi söz konusudur ve buda cezasızlık doğurur.

    Şikayetlere ilişkin olarak atılı suçun unsurlarının oluşmaması sebebiyle soruşturma evresinde; Soruşturmaya yer olmadığına., kovuşturma evresinde ise; beraat kararı verilmesi gerekir.
    Eğer çekin üzerinde yazılı keşide ( vade ) tarihi henüz gelmemişse şikayetçinin bu tarihten sonra süresi içinde çeki yeniden ibrazı ve çekin kısmen veya tamamen karşılıksız kalması halinde ise, yeniden şikayet hakkının kullanılması doğal olarak mümkündür.

    Bunun dışında, 5237 sayılı T.C.K.’nun 2. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen Aleyhe Genişletici Kıyas ve Yorum Yasağı nedeniyle çekin üzerinde yazılı ibraz süreleri geçtikten sonra, şikayetçiye yeniden ibraz ve şikayet hakkı tanınamaz.

    5237 sayılı TCK. 7. maddesinin 4. fıkrasındaki hükmün “Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.” bu konuyla ilgisi yoktur

    4. fıkra hükmü, geçici veya süreli kanunların yürürlükte bulunduğu süre içerisinde işlenen suçlara uygulanabilmesine ( Örneğin; Sıkıyönetimde “Sokağa Çıkma Yasağı” fiili – 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 16. maddesi – işlendikten sonra yargılama evresinde, sıkıyönetim kalksa bile sıkıyönetim süresince uygulanan Sıkıyönetim Kanunu’nun ilgili hükmü uyarınca mahkumiyet kararı verilebilmesine … ) imkan sağlayan bir hükümdür.

    Özel hukukta(haciz vs) kanunlar geçmişe yürümeyeceğinden, 28.02.2009’dan önce; vadeli çekin vadesinden önce bankaya ibrazı halinde, bu ibraz işlemi geçerli olmaya devam eder.

    Bu nevi bir ibraz sonrasında yapılan kambiyo senetlerine mahsus takip, haciz v.s. geçerlidir,

  3. 16/09/2009, 15:33

    Değerli Arkadaşlar; herkese iyi akşamlar. Bildiğiniz üzere; gündüzleri geçicide olsa bir işte çalışmakta olduğumdan, aranıza gece katılmak durumundayım. Şimdi; birazdan verilen görevleri yerine getirdikten sonra, ki; yönlendirmeleri kendime görev saymaktayım. Tekrar aranızda olmaya çalışacağım. Saygılarla. Hasan ( Barışçı )- Mersin

  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın